(S)
HÂFIZ HÜSNÜ EFENDİ / MÂHUR / DÜYEK / ŞARKI
Sabâ tarf-ı vefâdan peyâm yok mu
O yâr-i bî-vefâdan selâm yok mu
Visâl-i lûtfuna dâir kelâm yok mu
O yâr-i bî-vefâdan selâm yok mu
Ey sabah rüzgârı! Sevgilinin dostluğunu devam ettireceğine, sözünde duracağına dair bir haber yok mu? O vefasız sevgiliden bir selâm yok mu? Onunla kavuşacağımıza dair bir söz yok mu? O vefasız sevgili, bir selâm olsun göndermedi mi?
RAHMİ BEY / NİHÂVEND / CURCUNA / ŞARKI
Saçlarına bağlanalı ey perî
Oldu dil envâ-ı cünûn meşheri
Hasret-i çeşm-i siyehinle gözüm
Mâtem içinde görüyor her yeri
Güfte: Rahmi Bey
Ey peri, saçlarına bağlanalıdan beri, gönlüm sayısız çılgınlığın kaynaştığı bir yer haline geldi. Gözüm, kara gözlerinin hasretiyle her tarafı yas içinde görüyor.
ŞEVKİ BEY / KÜRDÎLİHİCAZKÂR / AKSAK / ŞARKI
Safvet-i aşkım bilip ey gül-tenim
Gönlümü lûtfunla şâd ettin benim
Ömrüm oldukça senin efgendenim
Gönlümü lûtfunla şâd ettin benim
Ey gül tenlim, aşkımın saflığını anlayıp, iyiliğinle gönlümü sevindirdin. Ömrüm oldukça aşkınla düşkün bir halde kalacağım. İyiliğinle gönlümü sevindirdin.
HACI FÂİK BEY / HİCAZKÂR / CURCUNA / ŞARKISâkîyâ sun bâde-i lâ’lin bana
Âşıkım âşık ezelden ben sana
Sanma cevrin ettirir şekvâ bana
Âşıkım âşık ezelden ben sana
Ey sâki, bana dudaklarının şarabını sun. Ben sana ezelden beri âşığım. Sanma ki eziyetlerinden şikâyetçiyim; ben sana ezelden beri âşığım.
RAHMİ BEY / KÜRDÎLİHİCAZKÂR / CURCUNA / ŞARKI
Sana ey cânımın cânı efendim
Kırıldım küstüm incindim gücendim
Benim nevres-nihâl-i serv-bülendim
Kırıldım küstüm incindim gücendim
Ey canımın canı efendim, sana kırıldım, küstüm, incindim, gücendim. Ey servi boylu taze fidanım, sana kırıldım, küstüm, incindim, gücendim.
DEDE EFENDİ / MÂHUR / AKSAK / ŞARKI
Sana lâyık mı ey gül ten / Çevirdin rûyini benden
Kusur ettiyse efgenden / Hatâ benden atâ senden
Kul olmaz kim kusur etmez / Hilâf-ı tab’ına gitmez
Bilerek yârin incitmez / Hatâ benden atâ senden
Ey gül tenli, sana lâyık mı ki yüzünü benden çevirdin? Çılgın âşığınım, bir kusur ettiysem, hata benden affetmek senden.
Yaradılışının aksine davranmayan ve kusursuz kul yoktur. Hiç kimse bilerek sevgilisini incitmez. Hata ettiysem, sana affetmek yakışır.
ALİ RİFAT ÇAĞATAY / NİHÂVEND / SOFYAN / ŞARKI
Sarahaten acaba söylesem darılmaz mı
Darılmak âdeti bilmem ki çapkının naz mı
Desem ki “Ben seni…”, yok, dinlemez ki hiddet eder
Niçin, bu sözde ne var sanki, hiddet etse ne der
Desem ki “Ben seni çok…”, ya kızar konuşmazsa
Derim “Bu çektiğim, insâf edin, eğer azsa…”
Desem ki “Ben seni pek çok…”, sakın gücenme e mi
Sakın gücenme eğer anladınsa sevdiğimi
Güfte: Orhan Seyfi Orhon
Sarahaten: Açıkça.
SAHİBİ MEÇHUL / MÂHUR / AKSAK SEMAÎ / AĞIR SEMAÎ
Sarsam mîyânını ey gül-i ter yâsemen gibi
Sürsem hemîşe pâyine rûyim çemen gibi
Yaksın visâli anber edip cân ü teni
Dildâre varsa hayal dahi yâre ben gibi
Güfte: Süleyman Dâniş
Ey taze gül, belini yasemin gibi sarsam, yüzümü ayaklarına çimenler gibi sürsem. O sevgiliye kavuşmanın sevinci ruhumu, bedenimi yakıp anbere çevirse, benim gibi hayalim de sevgiliye ulaşsa.
SUBHİ ZİYÂ ÖZBEKKAN / SABÂ / AKSAK / ŞARKI
Semt-i dildâre bu demler güzerin var mı sabâ
Dil-i hasret-zedeye nev haberin var mı sabâ
Ben giriftâr-ı elem bülbül-i efgan-zedeyim
Verd-i bağ-ı emelimden seferin var mı sabâ
Çîn-i zülfünde o şûhun eserin var mı sabâ
Güfte: Sâmi Paşa
Ey sabah rüzgârı, bugünlerde sevgilinin semtinden geçecek misin? Hasretten harap olan gönlüme yeni bir haber verecek misin? Ben, derde düşmüş, feryat figan eden bir bülbülüm. Bu geliş, emel bağımın gülünden midir? O sevgilinin saçlarının kıvrımlarından mı esip geliyorsun?
ŞEVKİ BEY / HİCAZ / AKSAK / ŞARKI
Sen bu yerden gideli ey saçı zer
Seni söyler bana dağlar dereler
Gayret-i âhım ile bâd inler
Seni söyler bana dağlar dereler
Güfte: Recaizâde Mahmud Ekrem
Ey altın saçlı, sen bu yerden gideli, dağlar ve dereler bana seni söyler. Âhımın şiddetinden rüzgâr dahi inler. Dağlar ve dereler bana seni söyler.
UDÎ HASAN BEY / ISFAHÂN / AĞIR AKSAK / ŞARKISen de mi hâlâ esîr-i zülf-i yâr olmaktasın
Uslan ey dil uslan artık ihtiyâr olmaktasın
Bilmiyorsun kendini zâr ü nizâr olmaktasın
Uslan ey dil uslan artık ihtiyâr olmaktasın
Sen de mi hâlâ sevgilinin saçlarına esir olmaktasın? Uslan ey gönül, uslan artık yaşlanmaktasın. Kendini bilmiyorsun, ağlamakta ve zayıflamaktasın. Uslan ey gönül, uslan artık yaşlanmaktasın.
LEM’İ ATLI / UŞŞAK / AKSAK / ŞARKI
Seni arzû eder bu dîdelerim
Görebilmek demâdem işvegerim
Yok tehammül devâm-ı firkatine
Gece gündüz gamınla âh ederim
Nazlı sevgilim, bu gözlerim her vakit seni görebilmeyi arzular. Ayrılık acısının sürmesine tahammülüm yok. Gece gündüz üzüntünle ah ederim.
NASÎBİN MEHMET BEY / HİCAZKÂR / AĞIR AKSAK / ŞARKI
Seni candan severim aşkına kurbân olurum
Ölürüm feyz-i gârâmınla yine can bulurum
Sanma ölmekle bu sevdâ tükenir kurtulurum
Ölürüm feyz-i garâmınla yine can bulurum
Güfte: Mehmet Hafîd Bey
Seni candan severim, aşkına kurban olurum. Aşkından ölsem bile aşkımın şiddetinden aldığım feyizle yeniden canlanırım. Sanma ki bu sevda ölümle son bulur… Ölsem bile, aşkımın şiddetinden aldığım feyizle yeniden canlanırım.
İSMAİL HAKKI BEY / NİHÂVEND / AKSAKSEMAÎ / AĞIRSEMAÎ
Seni hükm-i ezel âşûb-i devrân etmek istermiş
Beni bahtım gibi zâr ü perîşân etmek istermiş
Meğer sâkî-i devrânın füsûn-i işveden kasdı
Beni bir câm ile rüsvâ-yı devrân etmek istermiş
Ezeli emir, senin dünyayı kargaşaya sürükleyen bir âfet olmanı isterken benim de talihim gibi ağlayıp inlememi, perişan olmamı istermiş. Meğer içki sunan o dünya güzelinin büyüleyici nazlarının ve edalarının amacı, beni bir kadehle dünyaya rezil etmekmiş.
BASMACI ABDİ EFENDİ / RAST / DÜYEK / ŞARKI
Senin aşkınla çâk oldum
Yeter gayrı helâk oldum
Gamınla çâk-i çâk oldum
Yeter gayrı helâk oldum
Güfte: Rasih Bey
Senin aşkınla parçalandım. Yeter artık mahvoldum. Üzüntünden paramparça oldum. Yeter artık mahvoldum.
MUSA SÜREYYA BEY / SÛZNÂK / SENGİN SEMÂÎ / ŞARKI
Sensiz geceler geçti hayâlât ile bî-hâb
Göster bana gül çehreni ey sevgili mehtâb
Sevdâna düşen olmayacak bil ki şifâyâb
Göster bana gül çehreni ey sevgili mehtâb
Sensiz geceler, uykusuz ve hayaller içinde geçti. Ey sevgili mehtap, bana gül yüzünü göster. Bil ki, sevdana düşen şifa bulamayacak. Ey sevgili mehtap, bana gül yüzünü göster.
HÂFIZ YUSUF EFENDİ / HİCAZ / CURCUNA / ŞARKI
Sevdâ-yı ruhun aşk eline son seferimdir
Derdinle helâk olma ne çâre kaderimdir
Zahmından ifâkat aramam nakş-ı serimdir
Derdinle helâk olma ne çâre kaderimdir
Güzel yanaklarına sevdalandım, aşk ülkesine son seferimdir bu. Derdinle mahvolmak ne çare ki kaderimdir. Kalbimde açtığın yaraya deva arıyor olmam faydasızdır; çünkü o benim alınyazımdır. Derdinle mahvolmak ne çare ki kaderimdir.
NİKOĞOS AĞA / ACEMKÜRDÎ / AĞIR AKSAK / ŞARKI
Sevdi gönlüm ey melek-sîmâ seni
Ben kadar var mı seven cânâ seni
İsterim bir lahzacık tenhâ seni
Kaç gün oldu görmedim zîrâ seni
Güfte: Edhem Pertev Paşa
Ey melek yüzlü sevgili gönlüm seni sevdi. Ey sevgili, seni benim kadar seven var mı? Bir an olsun seninle yalnız kalmak istiyorum zira günlerdir görmedim seni.
TANBURÎ CEMİL BEY / NİHÂVEND / YÜRÜK SEMÂÎ / ŞARKI
Sevdim seni ey işvebâz
Çektiklerim tâkat-güdâz
Bunca zamân ettim niyâz
Bilmem neden bu ihtirâz
Ey serv-i nâz ey işvebâz
Sen de beni sevsen biraz
Ey rûh-nüvâz ey dil-nüvâz
Hicrâne ol sen çâre-sâz
Ey işveli güzel, sevdim seni. Çektiklerim gücümü mahvetti. Bunca zamandır yalvardım. Bilmem neden korkup çekiniyorsun? Ey işveli, nazlı güzel, sen de beni biraz sevsen ne olur? Ey ruh ve gönül okşayan güzel, ayrılığa çare ol.
BASMACI ABDİ EFENDİ / RAST / YÜRÜK SEMÂÎ / ŞARKI
Sevdim yine bir nevcivân
Aşkı derûnumda nihân
Hüsn ile mümtâz-ı cihân
Çeşmi siyâh kaşı kemân
Dil mübtelâdır el’amân
Düştü gönül bir meh-veşe
Ol mehlika-yı serkeşe
Yandı vücûdum âteşe
Çeşmi siyâh kaşı kemân
Dil mübtelâdır el’amân
Yine bir güzele âşık oldum. Onun aşkı kalbimde gizli. Güzelliğiyle dünyada seçkin. Gözleri siyah, kaşları yay. Gönül ona bağlandı, neyleyim el’aman!
Gönül ay gibi bir güzele, o inatçı güzele düştü. Vücudum bu aşkla ateşlere yandı. Gözleri siyah, kaşları yay. Gönül ona bağlandı, neyleyim el aman.
LEM’İ ATLI / HİCAZ / CURCUNA / ŞARKI
Severim her güzeli senden eserdir diyerek
Koklarım goncaları sen gibi terdir diyerek
Çekerim sîneye her cevri kederdir diyerek
Yanarım ömrüme vallahi kaderdir diyerek
Güfte: Bedri Ziyâ Aktuna
Her güzelde senden bir iz bulurum. Goncaları, senin gibi tazedir diye koklarım. Her zorluğa kederdir diye göğüs gererim. Boşa giden ömrüme, vallahi, kaderdir diye yanarım.
SUYOLCUZÂDE SÂLİH EFENDİ / SÛZİDİL / ÇİFTESOFYAN / ŞARKI
Sevmişim bir kadd-i mevzûn
Çeşmim yaşı oldu ceyhûn
Sen bir Leylâ ben bir Mecnûn
Gel seninle barışalım
Beni üzersin nisbet edersin
Küsüp gidersin gel barışalım
Boyu öyle ölçülü bir sevgiliye âşık oldum ki, gözlerimden akan yaş çağlayanlara döndü. Sevgili, sen Leylâ’sın, ben Mecnun’um. Gel, seninle barışalım. Beni üzüp inat ediyorsun, küsüp gidiyorsun; gel, barışalım.
İSAK VARON / FERAHFEZÂ / SENGİN SEMÂÎ / ŞARKI
Seyretmek için seyrini ey rûh-i revânım
Kirpiklerinin tâ ucuna gelmede cânım
Çeşmim seni görmezse görür görmeyi zâid
Hep senden ibârettir emîn ol ki cihânım
Ey güzeller güzeli, yürüyüşünü seyretmek için, canım tâ kirpiklerinin ucuna kadar gelir. Gözüm, eğer seni görmeyecekse, görmeyi gereksiz görür. Emin ol ki, bütün dünyam sadece senden ibarettir.
LEM’İ ATLI / HİCAZ / CURCUNA / ŞARKI
Sîne-i sûzânıma âhım yeter
Pek perîşân oldum Allahım yeter
Ye’sime feryâd-ı cangâhım yeter
Pek perîşân oldum Allahım yeter
Yanan kalbime ettiğim ah yeter. Allahım, çok perişanım, artık yeter. Üzüntüme canevimden gelen feryadım yeter. Allahım, çok perişanım, artık yeter.
LEM’İ ATLI / UŞŞAK / AKSAK / ŞARKI
Siyâh ebrûlerin durûben çatma
Gamzen oklarını âşıka atma
Sana gönül verdim beni ağlatma
Benim gözüm nûru gönlüm sürûru
Öğüttür verdiğim tut benim sözüm
Severim demeye tutmadı yüzüm
Âh efendim benim a iki gözüm
Benim gözüm nûru gönlüm sürûru
Güfte: Kul Mehmed
Kara kaşlarını döver gibi çatma. Ok gibi bakışlarını âşığına atma. Sana gönül verdim, beni ağlatma. Gözümün nuru, gönlümün sevinci sevgili.
Sözlerim öğüttür, dinle. Sana, ‘seviyorum’ diyemedim. Ah benim iki gözüm efendim. Gözümün nuru, gönlümün sevinci sevgili.
LEM’İ ATLI / HİCAZKÂR / SENGİN SEMÂÎ / ŞARKI
Son aşkımı canlandıran en tatlı emelsin
Bir hande-i sevdâ gibi bin zevke bedelsin
Ettikçe tebessüm akıyor nûr-ı letâfet
Hâlinde de var başka edâ başka zarâfet
Mecliste de tenhâda da her yerde güzelsin
Güfte: Avukat Avram Naum
Son aşkımı canlandıran en tatlı emelsin. Bir sevda gülücüğü gibi, bin zevke bedelsin. Tebessüm ettikçe adeta güzel bir nur akıyor. Halinde de başka bir eda, başka bir zarafet var. Topluluk içinde de, yalnızken de, her yerde güzelsin.
LEM’İ ATLI / HİCAZ / DÜYEK / ŞARKI
Sorulmasın bana ye’sim garîk-i hicrânım
O hüsnü gördüğüm ândan beri perîşânım
Bu derd-i sûziş-i firkatle zâr ü nâlânım
O hüsnü gördüğüm ândan beri perîşânım
Güfte: Semih Mümtaz BeyBana üzüntüm sorulmasın, ayrılık acısına düşmüşüm. O güzelliği gördüğüm andan beri perişanım. Bu ayrılık ateşinin derdiyle ağlamakta ve inlemekteyim. O güzelliği gördüğüm andan beri perişanım.
RAHMİ BEY / KÜRDÎLİHİCAZKÂR / AĞIR AKSAK / ŞARKI
Söyle ey mutrîb-ı nâzende-edâ
Ne imiş aşk-ı muhabbet sevdâ
Bâri şerhet ne olur sen de bana
Ne imiş aşk-ı muhabbet sevdâ
Ey hoş edâlı çalıp-söyleyen, aşk, muhabbet, sevda nedir, söyle. Bari sen açıkla bana; aşk, muhabbet, sevda nedir, söyle.
HACI ÂRİF BEY / NİHÂVEND / CURCUNA / ŞARKI
Söyle nedir bâis-i zârın gönül
Yâre mi açtı sana yârin gönül
Bilmedin mi hâl-i nizârın gönül
Yâre mi açtı sana yârin gönül
Ey gönlüm, söyle, ağlama sebebin nedir? Yoksa sevgilinin açtığı yaralardan mı ağlıyorsun? Zayıf hâlini unutup aşka düştün de sevgilinin açtığı yaralardan mı ağlıyorsun?
BİMEN ŞEN / SEGÂH / AĞIR AKSAK / ŞARKI
Sun da içsin yâr elinden âşıkın peymâneyi
Bir kadehle mest ü bîtâb et dil-i vîrâneyi
Sîne-i gül rengini aç da utandır lâleyi
Bir kadehle mest ü bîtâb et dil-i vîrâneyi
Güfte: Ahmet Refik Altınay
Sevgili, sun ki, âşığın kadehi elinden içmenin zevkini yaşasın. Yıkılmış gönlümü bir kadehle kendinden geçir ve dermansız bırak. Gül renkli sineni aç ki lâleyi utandır. Yıkılmış gönlümü bir kadehle kendinden geçir ve dermansız bırak.
LÂVTACI HRİSTO / SEGÂH / AKSAK / ŞARKI
Sû-yi Kâğıthâne’de Mecnûn-misâl
Bekledim râhın efendim bî-mecâl
Anladım teşrîfine yok ihtimâl
Çağlayanlarla berâber çağladım
Tâli’-i nâ-sâze küstüm ağladım
Kâğıthane’de, Leylâ’sını bekleyen Mecnun gibi dermansız kalana kadar yolunu gözledim. Sonunda anladım ki, gelmene ihtimal yok. Üzüntümden, çağlayanlar gibi çağladım ve bana yâr olmayan talihime küsüp ağladım.
MÛSÂ SÜREYYÂ BEY / NİHÂVEND / AKSAK / ŞARKI
Sûziş-i aşkınla ben nâlân iken
Nevha-i hicrânı hiç duydun mu sen
Yâre açtın bir bakışla sînede
Hasretin kalbim perîşân etmede
Nevha-i hicrânı hiç duydun mu sen
Aşkının yakıp kavurduğu kalbimle ağlarken, ayrılık için yaktığım ağıtları duydun mu? Bir bakışınla kalbimi yaraladın. Hasretin kalbimi perişan ediyor. Ayrılık yüzünden yaktığım ağıtları duydun mu?
RAHMİ BEY / NİHÂVEND / YÜRÜK SEMÂÎ / ŞARKI
Süzüp süzüp de ey melek o çeşm-i nîm-hâbını
Neden ya rağbet etmemek dağıtmağa sehâbını
Gönül beğendi sevdi pek hitâbını cevâbını
İç imdi iç şarâbını ko bir yana hicâbını
Aş imdi aç nikâbını ayan et âfitâbını
Güfte: Recâizâde Mahmud Ekrem
Ey melek, o yarı uykulu gözlerini süzüp süzüp de neden mahmurluk bulutlarını dağıtmaya rağbet etmiyorsun? Gönül, hitabını ve cevabını pek beğendi. Şimdi utanmayı bir kenara bırak da şarabını iç. Yüzündeki örtüyü aç da güneş gibi güzelliğini meydana çıkar