(N)
RİFAT BEY / NİHÂVEND / AĞIR AKSAK / ŞARKI
Nâr-ı aşkınla senin ey nevcivân
Döndü ateş-zâre cism-i nâtüvân
Hasret-i hâlinle hâl oldu yamân
El’amân âhû bakışlım el’amân
Ey güzel sevgili, dermansız cismim, aşk ateşinle bir ateş bahçesine döndü. Benine hasretimden hâlim yamandır. Yardım et ey ceylân bakışlım, yardım et.
M. CELÂLEDDİN PAŞA / BAYÂTİ / DEVR-İ HİNDÎ / ŞARKI
Nâr-ı firkat şûle-pâş oldukca sînem dağlıyor
Çağlıyor seller gibi eşk-i dü-çeşmim çağlıyor
Yalnız dîdem değil gönlüm de her ân ağlıyor
Çağlıyor seller gibi eşk-i dü-çeşmim çağlıyor
Güfte: Mahmud Celâleddin Paşa
Ayrılığın ateşi kıvılcımlar saçtıkça kalbimi dağlıyor. İki gözümden akan yaşlar seller gibi çağlıyor. Yalnız gözlerim değil, gönlüm de her an ağlıyor. İki gözümden akan yaşlar seller gibi çağlıyor.
ZEKÂİ DEDE / ŞEHNÂZBÛSELİK / AKSAK SEMÂÎ / AĞIR SEMÂÎ
Nâz etse n’ola cihâne ol gül
Bir gonca-i sad-hezâre bülbül
Dûr olma Fasîh dergehinden
Bu bâbda eyle gel teemmül
Güfte: Fasîh DedeO gül, dünyaya naz etse ne olur? Yüz binlerce bülbülün goncasıdır. Fasih, dergâhından uzaklaşma, bu kapıda iyice düşün.
LEM’İ ATLI / KÜRDÎLİHİCAZKÂR / SEMÂÎ / ŞARKI
Nazlandı bülbül güller sarardı
Zâr ü perîşân titreşti kalpler
Öttükçe bülbül gözler karardı
Her nağmesinde âteş mi vardı
Titrek figanlar canlar yakardı
Bülbül nazlanınca güller sarardı. Kalpler, ağlamaklı ve perişan, titreşti. Bülbül, her nağmesi ateş gibi yakan sesiyle öttükçe gözler karardı.
ŞEMSEDDİN ZİYÂ BEY / HİCÂZ / CURCUNA / ŞARKI
Ne bahtımdır ne yâr-i bî-amândır
Beni giryân eden hükm-i zamândır
Bugünki handeler aynı figandır
Beni giryân eden hükm-i zamândır
Güfte: Şemseddin Ziyâ BeyNe bahtım, ne de amansız sevgilidir; beni ağlatan zamanın hükümleridir. Bugünkü gülümsemeler bile feryat gibidir. Beni gözyaşlarına boğan, zamanın hükümleridir.
HACI SADULLAH AĞA / ŞEDD-İ ARABÂN / AKSAK SEMÂÎ / AĞIR SEMÂÎ
Nedir murâd-ı dil-i kûy-i yârıbiz biliriz
Senin felek dediğin yâdigârı biz biliriz
Hep öyle dilde olur tîr-i nâz mürde-i hûn
Visâl için dolaşır rûzigârı biz biliriz
Sevgilinin semtine düşen gönlün muradı nedir, biz biliriz. Senin ‘felek’ dediğin hatıra nedir, biz biliriz. Naz okları, gönülde hep kanlı bir ölüme sebep olur. Kavuşma ümidiyle dolaşan rüzgâr nedir, biz biliriz.
DEDE EFENDİ / ACEMAŞÎRAN / YÜRÜKSEMÂÎ / N. YÜRÜKSEMÂÎ
Ne hevâ-yı bâğ-ı sâzed ne kenâr-ı geşt-i mârâ
Heme hayretem ki cânâ beçi kâr-ı kişt-i mârâ
Ne şükûfe-i vü ne berg ü ne semer ne sâyedârem
Tü be her kücâ ki bâşi büved an behişt-i mârâ
Ne bağların ve bahçelerin havası, ne de gezilecek başka yerler gönlümüzü etkileyebiliyor. Öyle hayretteyim ki, o sevgili (Allah) bizi neden bu dünya toprağına ekti? Ne çiçeğim, ne yaprağım, ne meyvem, ne de gölgem var. Sen neredeysen cennetimiz orasıdır.
LEYLÂ HANIM / HİCAZKÂR / AKSAK / ŞARKI
Nerdesin nerde acep gamda bıraktın da beni
Aradım çok aradım a gözüm nûru seni
Yine görmek için ol neşveli vech-i haseni
Aradım çok aradım a gözüm nûru seni
Acaba nerdesin, beni böyle üzüntüler içinde bırakıp nereye gittin? A gözümün nuru, seni aradım, çok aradım. A gözümün nuru, sevinçle dolu güzel yüzünü tekrar görmek için, seni aradım, çok aradım.
İSMAİL HAKKI BEY / NİHÂVEND / TÜRK AKSAĞI / ŞARKI
Nerelerde kaldın ey serv-i nâzım
Bana bir haber ver budur niyâzım
Hasretinden acep ölmek mi lâzım
Bana bir haber ver budur niyâzım
Ey nazlı sevgili, nerelerde kaldın? Senden bir tek isteğim var, bir haber ver. Acaba hasretinden ölmem mi gerekiyor? Senden bir tek isteğim var, bir haber ver.
KEMÂNÎ RIZÂ EFENDİ / BEYÂTÎ / AKSAK / ŞARKI
Ne semtden cânım bu geliş / Bize mi yoksa gösteriş
Canıma geçti bu reviş / Kerem et bir lâhza iriş
Eski mâcerâyı açtın / Sîneme yâreler saçtın
A zâlim ne çabuk kaçtın / Kerem et bir lahza iriş
Canım, bu geliş hangi semtten? Yoksa bize gösteriş mi yapıyorsun? Bu yürüyüş canıma işler. Bir cömertlik göster de gel.
Eski macerayı hatırlatıp kalbime yaralar açtın. A zalim, ne çabuk kaçtın? Bir cömertlik göster de gel.
LEM’İ ATLI / HİCAZ / SENGİN SEMÂÎ / ŞARKI
Neş’em emelim rûh-i hazînim zedelendi
Bîçâre dilin sabr ile ârâmı tükendi
Benden bu kadar sîneni kıskanma nedendi
Bîçâre dilin sabr ile ârâmı tükendi
Güfte: Mehmed Hafid Bey
Neşem, emelim, acıklı ruhum zedelendi. Zavallı gönlün sabretmekten dermanı tükendi. Göğsünü benden bu kadar kıskanman nedendi? Zavallı gönlün sabretmekten dermanı tükendi.
HÂFIZ OSMAN EFENDİ / HÜZZAM / AĞIR AKSAK / ŞARKI
Neş’eyâb-ı lûtfun olsun bu ser-i şûrîdemiz
Aç efendim sîne-i billûru görsün dîdemiz
Böyle istirhâm eder her dem dil-i gam-dîdemiz
Aç efendim sîne-i billûru görsün dîdemiz
Bu perişan ve âşık başımız, lûtfunla neşelensin. Efendim, açılın ki, gözlerimiz billur teninizi görsün. Gamlı gönlümüz, sevgiliye her zaman böyle yalvarır: Efendim, açılın ki, gözlerimiz billur teninizi görsün.
İLYA / SÂZKÂR / AKSAK SEMÂÎ / AĞIR SEMÂÎ
Nice bir bülbül-i nâlân gibi feryâd edeyim
Nice pervâne gibi şem’-i ruhun yâd edeyim
Sen bana etmeyecek rahm ü terahhumler edip
Senden ey gül-i cefâ-pîşe kime dâd edeyim
Güfte: İlya
Ne zamana kadar ağlayan bülbül gibi feryat edeyim? Daha ne kadar, bir ateş kelebeği gibi yanaklarının ışığını özleyeyim? Sen bana acıyıp şefkat göstermedikçe, ey eziyeti huy edinen sevgili, ben kimden adalet dileyeyim?
HACI SÂDULLAH AĞA / ARAZBÂR-BÛSELİK / DARBEYN / BESTE
Nice bir ey şûh-i cihân aşk ile nâlân olayım
Sun bana lâ’l-i lebini gül gibi handân olayım
Eyleme bu Tâhir’i mehcûr-i cemâlin sanemâ
Kıl kerem ey ruhleri gül vaslına şâyân olayım
Güfte: Halîfezâde Tâhir EfendiEy dünya güzeli, ne zamana kadar aşk ile ağlayayım? Bana dudaklarının şarabını sun da gül gibi gülümseyeyim. Ey sevgili, bu Tahir’i güzelliğinden uzaklaştırma. Ey yanakları gül, bir iyilik et ki sana kavuşmaya lâyık olayım.NİKOĞOS AĞA / HÜZZAM / DÜYEK / ŞARKI
Niçin nâlendesin öyle / Gönül derdin nedir söyle
Seni ben istemem böyle / Gönül derdin nedir söyle
Güfte: Ziyâeddin Paşa
Niçin öyle ağlamaktasın? Ey gönül, derdin ne, söyle. Seni böyle istemem. Ey gönül, derdin ne, söyle.
HACI ÂRİF BEY / SABÂ / DEVR-İ HİNDÎ / ŞARKI
Nigâh-ı mestine canlar dayanmaz
Uyanmaz uykudan cânân uyanmaz
Bu nâz ü işveden asla usanmaz
Uyanmaz uykudan cânân uyanmaz
Güfte: Recâizâde Ekrem
Baygın bakışına canlar dayanmaz. Sevgili uykudan uyanmaz. Bu nazdan ve gönül çelmelerden usanmaz. Sevgili uykudan uyanmaz.
DEDE EFENDİ / SULTÂNÎYEGÂH / AKSAKSEMÂÎ / AĞIR SEMÂÎ
Nihân ettim seni sînemde ey meh-pâre cânımsın
Benim râz-ı derûnum sevdiğim dilber-nihânımsın
Gönül sende gözüm hâk-i derînde ey şeh-i devrân
Benim cân ü cihânım rûz ü şeb vird-i zebânımsın
Ey ay parçası, seni kalbimde gizledim, zira canımsın. Benim kalbimdeki sırrım, sevdiğim, gizli aşkımsın. Ey zamanın şâhı, gönlüm sende, gözüm kapının toprağındadır. Canım ve dünyamsın, gece-gündüz dilimden düşmeyensin.
BÜLBÜLÎ SALİH EFENDİ / SABÂ / CURCUNA / ŞARKI
Nihâyet gelmiyor feryâd-ı âha
Felek yâr olmuyor baht-ı siyâha
Şikâyet eylemem artık o mâha
Felek yâr olmuyor baht-ı siyâha
Âhımın feryadı son bulmuyor. Kara bahtım bir türlü gülmüyor. O ay yüzlü sevgiliye artık şikâyet etmeyeceğim. Şu kötü talihim bir türlü gülmüyor.
RECEP ÇELEBİ / BÛSELİK / AKSAK SEMAÎ / AĞIR SEMAÎ
Niyâz-ı nağme-i dil yâre bî-zebân okunur
Okunsa ger o perî meclîse nihân okunur
Sadâ-yı na’re değil garka-geh-i aşktır bu
Sefîne-i dil-i güm-geştede ezân okunur
Sevgiliye gönül nağmeleriyle yakarışın lisanı yoktur. O peri kadar güzel sevgili meclise davet edilse haykıran bir sesle değil, aşka batmışlığın sesiyle adeta kaybolan gönül gemisinde ezan okunur gibi gizli davet edilir.