Güfte G

KEMANÎ TATYOS EFENDİ / UŞŞAK / SOFYAN / ŞARKI

Gam-zedeyimdevâ bulmam / Garîbim bir yuva kurmam
Kaderimdir hep çektiren / İnlerim hiç rehâ bulmam
Elem beni terk etmiyor / Hiç de fâsıla vermiyor
Nihâyetsiz bu tâkîbe / Doğrusu tâkât yetmiyor
Gamdan yaralıyım, deva bulamam. Öyle garibim ki bir yuva kuramam. Çektiklerim kaderimdendir. İnlerim, ama hiç kurtulamam.Üzüntü beni terk etmiyor ve hiç ara vermiyor. Bu sonu olmayan takibe, doğrusu, güç yetmiyor.
 
 
SELÂNİKLİ AHMET BEY / MÂHUR / SENGİN SEMÂÎ / ŞARKI
Gel bir daha gül rûyini aç handeni göster
Çeşmim seni sînem seni kalbim seni ister
Efsâne imiş eski muhabbetler emeller
Çeşmim seni sînem seni kalbim seni ister
Güfte: Fâik Âli Ozansoy
Gel, bir daha gül yüzünü aç, gülümseyişini göster. Gözlerim seni, göğsüm seni, kalbim seni ister. Efsane imiş eski muhabbetler, emeller. Gözlerim seni, göğsüm seni, kalbim seni ister.
 
 
ALEKO BACANOS / ACEMAŞÎRAN / YÜRÜKSEMÂÎ / ŞARKI(*)
Gel ey denizin nazlı kızı nûş-i şarâb et
Çık sâhile gel sînede bir âlem-i âb et
Mestâne bakışlarla beni mest ü harâb et
Çık sâhile gel sînede bir âlem-i âb et
Ey nazlı denizkızı, şarap iç. Sahile çık, gel, göğsüme yaslan, eğlen. Baygın bakışlarınla beni zevkten dermansız bırak. Sahile çık, gel, göğsüme yaslan, eğlen.(*): Bir devrin ünlü ses sanatçısı Denizkızı Eftelya’ya ithafen bestelenmiştir.
 
KASSAMZÂDE / NİŞÂBUREK / Y. SEMÂÎ / Y. SEMÂÎ
Gel ey sabâ o gül-i hoş-nümâyı söyleşelim
 
Ümmîd-i lûtf ile harf-i vefâyı söyleşelim
Amân amân gönül o tıfl-ı işve-perdâzın
Yakında başladığı nev-edâyı söyleşelim
Ey sabah rüzgârı, gel, seninle o güzel gül hakkında sohbet edelim. Sevgilinin lûtfunu ummaktan, vefanın ne olduğundan konuşalım. Aman gönlüm, o ufak tefek, cilveli güzelin yakınlarda takındığı edalardan söz edelim.
 
ŞAKİR AĞA / SABÂ / SEMÂÎ / ŞARKI
Gelmiş değil böyle perî / Hiç görmedim çoktan berî
Olsam ne var ben müşterî / Hiç görmedim çoktan berî
Sammûr gibi zülfün teli / Seyreyleyen olur deli
Değmiş midir ağyâr eli / Hiç görmedim çoktan beri
Güfte: Nûrî
Böyle peri gibi bir güzel dünyaya gelmiş değildir. Çoktan beri böylesini görmedim. Ona ben de talip olsam ne olur ki? Çoktan beri böylesini görmedim.Saçlarının teli samur gibidir. Onu seyreden aklını yitirir. Acaba benden önce davranıp ona dokunan olmuş mudur? Çoktan beri böylesini görmedim.
 
 
HACI SADULLAH AĞA / HİCAZKÂR / AĞIR AKSAK / ŞARKI
Gel seninle yarın ey serv-i revân
Olalım mahfîce Göksu’ya revân
Dîde-i ağyârdan olup da nihân
Olalım mahfîce Göksu’ya revân
Güfte: EnderûnîVâsıf 
Ey servi boylu sevgili, gel seninle yarın gizlice Göksu’ya gidelim. Dost olmayan gözlerden gizlenip, kimseye sezdirmeden Göksu’ya gidelim.
HÂFIZ POST / RAST / YÜRÜK SEMÂÎ / YÜRÜK SEMÂÎ
Gelse o şûh meclîse nâz ü tegâfül eylese
Reng-i hicâbıgülşen-i meclîsi gülgül eylese
Ta’n-geri riyâzhuld olur idi vücûh ile
Âşık-ı zârıgülşen-i vaslına bülbül eylese
Güfte: Behcetî Çelebi
O şen sevgili toplantımıza gelse ve bizi görmez gibi davranıp naz etse... Utangaçlıkla kızaran yanağının rengi, meclisimizin gül bahçesini güllerle donatsa. Onu ilk kınayan ve azarlamak isteyen, Cennet bahçeleri olacaktır; eğer ki o sevgili âşıkını kavuşma bahçesinde ağlatıp inleterek bir bülbüle döndürürse.(*): Güftenin Behcetî Çelebi’ye ait olduğunu, koromuzun ud sanatçısı Osman Nuri Özpekel, 1979’da Hâfız Post’un Güfte Mecmuası üzerine lisans tezi çalışmasında tesbit etmiştir.
 
ZEKÂİ DEDE / HİSARBÛSELİK / Y. SEMÂÎ / Y. SEMÂÎ
Gönlüm heves-i zülf-i siyehkâre düşürdüm
Mürg-i dilimi âteş-i hicrâne düşürdüm
Gül şevkine bîtâb bugün nâleler ettim
Sad-pâre dili gonca-i gül-fâme düşürdüm
Gönlümü, siyah saçların hevesine düşürdüm.
 
Gönül kuşumu ayrılık ateşine düşürdüm. Bugün, gül yüzlü sevgilinin sevinciyle dermansız kalana dek feryatlar ettim. Yüz parça olmuş gönlümü gül dudaklı sevgiliye düşürdüm.
                 
ŞEYH ETHEM EFENDİ / NİHÂVEND / AKSAK / ŞARKI
Gönlüm yine bir âteş-i hicrâne dolaştı
Sevdâ- muhabbet başıma gör neler açtı
Bu hâl-i perîşânıma düşman bile şaştı
Sevdâ- muhabbet başıma gör neler açtı
Güfte: Şeyh Ethem Efendi
 
Gönlüm yine bir ayrılık ateşiyle yanmaya başladı. Gör ki, aşk hastalığı başıma ne dertler açtı. Düştüğüm bu acınası duruma düşmanlar bile şaşıp kaldı. Gör ki, aşk hastalığı başıma ne dertler açtı.
 
ŞEVKİ BEY / HİCAZKÂR / DEVR-İ HİNDÎ / ŞARKI
Gönlümü dûçâr eden bu hâle hep
Kara gözlüm kara bahtımdır sebep
Ettiğim âh ü figanerûz ü şeb
Kara gözlüm kara bahtımdır sebep
 
Kara gözlüm, gönlümü bu hâle düşüren sebep, kara bahtımdır. Kara gözlüm, gece-gündüz ettiğim ahlara ve feryatlara sebep, kara bahtımdır.
 
DELLÂLZÂDE İSMAİL EFENDİ / MÂHUR / AKSAK / ŞARKI
Gönül adlı bülbülüm var / Yâr olmağa gül istiyor
Kaşı kara çeşmisiyâh / Perçemi sünbül istiyor
Gönüldür bu arzû eder / Lûtfunuzurecâ eder
Hayâl-i aşk için bülbül / Fikri zikri hep mül ü gül
Dâima yâr-i refîki / Gece de gül gündüz sünbül
Gönüldür bu arzû eder / Lûtfunuzurecâ eder
 
Güfte: Dellâlzâde İsmail Efendi
Gönül adlı bir bülbülüm var; sevgili olmak için gül istiyor. O gülün kaşı kara, gözleri siyah ve saçlarının ucu sümbül gibi güzel olsun istiyor. Gönül böyledir; arzu eder ve bir lûtuf göstermenizi rica eder.Bülbül, aşk hayaliyle yaşadığı için düşündüğü ve söylediği ne varsa kadeh ve  gülle ilgilidir. Onun sadık dostu ve arkadaşı daima, gece gül, gündüz ise sümbüldür. Gönül böyledir; arzu eder ve bir lûtuf göstermenizi rica eder.
 
 
ŞÜKRÜ ŞENOZAN / BÛSELİK / DÜYEK / ŞARKI
Gönül harâreti sönmez şarâbkevserle
Hayâtı gel içelim bûseden kadehlerle
Değer bu âlem-i âbınsafâsı bin ömre
Hayâtı gel içelim bûseden kadehlerle
Güfte: Fuad Hulûsi Demirelli
 
Gönüldeki yangı, Cennet içkisiyle bile sönmez. Gel, hayatı öpücükten kadehlerle içelim. Bu eğlencemizin safası bin ömre değer. Gel, hayatı öpücükten kadehlerle içelim.
DEDE EFENDİ / MÂHUR / SOFYAN / ŞARKI
Gördüm bugün cânân-ı dil / Cânımda tâze cân ü dil
Ettim yine seyrân-ı dil / Açmış yüzün çeşmin süzer
Gayet güzel cânân-ı dil / Pek -bedel cânân-ı dil
 
Bugün gönlümün sevgilisini gördüm. O, canımda taze bir can ve gönül oldu; gönülden bakıp seyrettim. Yüzünü açmış, gözlerini süzerek bakıyordu. Gönlümün sevgilisi son derece güzeldi, benzersizdi ve eşsizdi.
 
ALİ RİFAT ÇAĞATAY / NİHÂVEND / AKSAKSEMÂÎ / A. SEMÂÎ
Gördüm yine bir gonca-i nâdîde-edâyı
Kılmış turra-i zülfüne dil-beste edâyı
Zannetme tehî nâlemi mânende-i bülbül
Sevdim o gül-i âli hezâr işve-nümâyı
Güfte: Enderûnî Vâsıf
 
Nadide tavırlı, gonca gibi bir güzel gördüm ki, saçlarının kıvrımlarına nazı, işveyi gönülden bağlamış. Bülbül gibi feryadımı boş zannetme, sebebi, yüzlerce işveli o kızıl gülü sevmiş olmamdır.
 
HACI FÂİK BEY / HÜZZAM / SENGİN SEMÂÎ / ŞARKI
Gör hâlimi cânâ bana çeşmin neler etti
Tiğ-i elemin ciğerimden güzer etti
Çeşmânımı âlûde-i pür-hûn ciğer etti
Senden dil-i bîçâreciğim kâm alacak mı
Yâ vuslatımız tâ dem-i haşre kalacak mı 
 
Ey sevgili, gör, gözlerin bana neler etti. Verdiğin üzüntünün oku ciğerimi delip geçti. Gözlerimi, ciğerlerimden akan kanla doldurup boyadı. Zavallı gönlüm, acaba sana kavuşma zevkini yaşayacak mı? Yoksa kavuşmamız mahşer vaktine mi kalacak?
 
 
GARBİS EFENDİ / NİŞÂBUREK / SENGÎNSEMÂÎ / ŞARKI
Görmek ister dâimâ her yerde çeşmânım seni
Söyle mümkün mü unutmak söyle cânânım seni
Özlüyor rûhum hayâtım sevdiğim cânım seni
Söyle mümkün mü unutmak söyle cânânım seni
 
Gözlerim, her zaman ve her yerde seni görmek ister. Sevgilim, söyle, seni unutmak mümkün müdür? Hayatım, sevdiğim, canım, ruhum seni özlüyor. Söyle, seni unutmak mümkün müdür sevgilim?
 
NASÎBİN MEHMET BEY / HİCAZKÂR / S. SEMÂÎ / ŞARKI
Görmezsem eğer sevdiceğim hüsn-i mir’atın
Sensiz bulamam neş’esini zevk-i hayâtın
Nushetti bana vuslat için sabr ü sebâtı
Sensiz bulamam neş’esini zevk-i hayâtın
Sevgilim, eğer güzelliğini görmezsem ve sensiz kalırsam, hayatın zevklerinden ve neşesinden de ayrı düşmüş olurum. Kavuşmak için bana sabır ve sebatı öğütleyen sevgili, sensiz kalırsam, hayatın zevklerini ve neşesini de kaybetmiş olurum.
 
 
SELÂNİKLİ AHMET BEY / KARCIĞAR / CURCUNA / ŞARKI
Görünce ben seni ey mâh
Perîşândır benim hâlim âh
Yeter gayrı bu âh ü vâh
Perîşândır benim hâlim âh
 
Ey ay kadar güzel sevgili, ben seni görünce hâlim perişandır. Gayrı bunca ah ve vah edişim yeter! Ah, hâlim perişandır.
 
 
HACI ÂRİF BEY / MÂHÛR / MÜSEMMEN / ŞARKI
Gösterip ağyârelûtfun bizlere bîgânesin
Bîvefâ görmek ne müşkîlâşıkacânânesin
Böyle üzmek şânına lâyık mıdır dîvânesin
Bîvefâ ammâ cihanda sevdiğim bir tânesin 
 
Dost olmayanlara lûtfunu gösterip bizlere ilgisizsin. Âşıka, sevgilisinin vefasızlığını görmek ne zordur. Aşkından deli-divaneye dönmüş olanı böyle üzmek şanına lâyık mıdır? Sevdiğim, vefasızsın ama dünyada bir tanesin.
 
 
RİFAT BEY / MUHAYYER / DÜYEK / ŞARKI
Gözden cemâlinçünırağ oldu
Mecnûna döndüm yerim dağ oldu
Zülfün zencîri bana bağ oldu
Mecnûna döndüm yerim dağ oldu
 
Güzelliğin gözlerimden uzaklara gittiği için deliye döndüm; dağlar meskenim oldu. Saçlarının örgüleri beni bağladı; deliye döndüm ve dağlar meskenim oldu.
 
 
DEDE EFENDİ / RAST / AĞIR DÜYEK / KÂR(Kâr-ı Nev)
Gözümde dâim hayâl-i cânâ
Gönülde her dem cemâl-i cânâ
Ey perî- dilber-i ra’nâ civân-ı nâzenîn
Gam benim şâdî senin hicrân benim
Devrân senin yâr benim
Ey şâh-ı cihân ey dilde nihân
Senin gibi güzel efendim var benim
Gül yüzlü mâhımrahmeyleşâhım
Çeşm-i siyâhım âlemde birsin 
 
Gözümde hep sevgilinin hayali, gönlümde ise her zaman onun güzelliği var. Ey peri yüzlü, gönüller güzeli, nazlı, narin sevgili. Dert benim, sevinç senin, ayrılık acısı benim, zamane ve dünya senin; bana kalan bir tek sevgili. Ey dünyanın şahı, ey gönüldeki sır, senin gibi güzel bir efendim var. Gül yüzlü güzelim, bana merhamet et. Kara gözlüm, dünyada teksin.
 
 
ABDÜLKADİR MERÂGÎ / MÂHUR / HAFÎF /KÂR
Gül ruh-i yâr hoş nebâşed
bâde bahâr hoş nebâşed
Tarf-ı çemen ü hevâ-bûstân
lâle izâr hoş nebâşed
Can nakd-i muhakkarest
Hâfız Ez behr-i nisâr hoş nebâşed
Güfte: HâfızŞîrâzî
 
Sevgilinin güzel yanağı olmadan gülün ne anlamı var, şarap olmadan baharın gelişi neye yarar? O lâle yanaklı sevgili olmadan kırlarda, gül bahçelerinde dolaşmak hevesine düşmek de ne demek? Ey Hâfız, can değersizdir! Böyleyken canı sevgiliye feda etmeye kalkman, sevgili yolunda can vermekten söz açman, ne abes iştir!
 
 
ITRÎ / NEVÂ / NİMSAKÎL-DEĞİŞMELİ / KÂR
Gülbün-i ‘ıyşmîdemedsâkî-i gül-‘izârku?
Bâdbehârmîvezedbâde-i hoş-güvârku?
Her gül-i nevzi gül-ruhî yâd hemîdehedvelî
Gûş-i suhân-şinevkuca? Dîde-i i’tibârku?
Meclis-i bezm-i ‘ayşra galiye-i murâdnist
Ey dem-i subh-i hoş-nefes nâfe-i zülf-i yâr ku?
(Ey şâhid-i kudsî ki keşedbend-i nikaabet
V’ey mürg-i behiştî ki dehed dâne âbet)
(*) İşretin gül fidanı yeşerip yetişmekte, gül yanaklı sâki nerede? Bahar yeli esmekte, lezzetli şarap nerede? Her yeni gül, bir gül yüzlüyü hatırlatıyor; fakat söz duyan kulak nerede? Kimde ibret gözü var? İşret meclisinin galiyesi yok, ey nefesi hoş sabah rüzgârı, sevgilinin misk kokulu zülfü nerede? (Mütercimi: Abdülbâki Gölpınarlı)
(*): Esasen vezni de başka olan bu son beyit, Hâfız’ın gazelinde bulunmayıp, şiire sonradan eklenmiş bir terennümdür. Eserde yer aldığı için Hâfız’ın beyitlerine eklenmiştir. Şiirin imlâsı Murat Bardakçı tarafından tashih edilmiştir.)
 
 
HACI ÂRİF BEY / HİCAZKÂR / CURCUNA / ŞARKI
Güldü açıldı yine gül yüzlü yâr
Gülşen-i hüsnünde göründü bahâr
Ben de gönül bağını arzedeyim
ola âsâr-ı çemen âşikâr
Su yerine cûş eden eşk-i terimdir benim
Bülbülü hâmûş eden nâlelerimdir benim
Güfte: Mehmet Sâdi Bey
 
Gül yüzlü sevgili yine gülüp açılınca, güzelliğinin gül bahçesinde bahar göründü. Ben de kendisine gönül bağını sunayım ki çiçekler ve yeşillikler açığa çıksın. Suların yerine coşan, gözyaşlarımdır. Bülbülü susturan ise feryatlarımdır.
 
 
RAHMİ BEY / BAYÂTÎ / AĞIR AKSAK / ŞARKI
Gül hazînsünbül perîşân bâğ-zârın şevkı yok
Derd-nâk olmuş hezârnağmekârınşevkı yok
Başka bir hâletle çağlar cûy-bârın şevkı yok
Âh eder inler nesîm-i -karârın şevkı yok
Geldi amma neyleyim sensiz bahârınşevkı yok
Güfte: Recâizâde Ekrem
 
Gül hüzünlü, sümbül perişan, bağlar-bahçeler neşesiz. Nağmeler şakıyan bülbül derde batmış, neşesiz. Irmak başka hallerle çağlıyor, neşesiz. Rüzgâr rahatsız bir esişte, ah eder gibi; neşesiz. Bahar geldi ama neye yarar, sensiz bahar neşesiz.
 
 
SANTURÎ ETHEM BEY / SULTÂNÎYEGÂH / A. AKSAK / ŞARKI
Güller açmış bülbül olmuş -karâr
Gel açıl gülşende ey reşk-i bahâr
Câne te’sîr etti ye’s-i intizâr
Gel açıl gülşende ey reşk-i bahâr
Güller açmış, bülbül kararsızlık içinde.
 
Ey baharı kıskandıran sevgili, gel, gül bahçesinde açıl. Yolunu beklemenin üzüntüsü canıma tak etti. Ey baharı kıskandıran sevgili, gel, gül bahçesinde açıl.
 
 
ZEKÂİ DEDE / HİCAZKÂR / SENGİNSEMÂÎ / AĞIRSEMÂÎ
Gülşende hezâr nağme-i dem-sâz ile mahzûz
Mutrîbtarâbsâz-ı hoş-âğâz ile mahzûz
-hûdekomaz kimseyi tesliyyet-i hâtır
Muhtâc-ı kerem vâ’de-i incâz ile mahzûz
 
Bülbül, gül bahçesinde derdine sırdaş olan nağmelerle mutludur. Sevinçle dolu olarak çalıp söyleyenler, hoş sesler veren sazlar ile mutludur. Gönül almalar kimse için boşa gitmez; zira sevgilinin keremine muhtaç olan âşıklar, sözlerin yerine getirilmesiyle mutlu olurlar.
 
 
İSMAİL HAKKI BEY / RAST / YÜRÜK SEMÂÎ / YÜRÜK SEMÂÎ
Gülşende yine âh ü enîn eyledi bülbül
Bir nakş okuyup savthezâr eyledi bülbül
Olmaz dehen-i yâre müşâbihdeyû gonca
Gül mushâfını açtı yemîn eyledi bülbül 
 
Bülbül, gül bahçesinde yine ah etti ve inledi; bir nakış okuyup yüzlerce sesin cümbüşüyle doldurdu. Gonca, “Sevgilinin ağzına benzer yoktur” deyince, bülbül, gülden yapılmış kutsal kitabını açıp yemin etti.
 
 
BASMACI ABDİ EFENDİ / MÂHUR / AĞIRAKSAK / ŞARKI
Gülşen-i ezhâr açtı her yana
Nüzhetiyyedir bu kasr-ı dil-küşâ
Kandedir gelsin hezâr-ı hoş-nevâ
Nüzhetiyyedir bu kasr-ı dil-küşâ
Güfte: Hâşim Efendi
Türlü çiçeklerin bahçeleri her yanda açtı. Bu gönül açıcı köşkün adı Nüzhetiyye, yani eğlence, neş’e, sevinç ve ferahlık yeridir. Hoş sesli bülbül nerededir, gelsin. Bu gönül açıcı köşkün adı Nüzhetiyye, yani eğlence, neş’e, sevinç ve ferahlık yeridir.
 
 
TAB’Î MUSTAFA EFENDİ / BAYÂTÎ / Y. SEMÂÎ / Y. SEMÂÎ
Gül yüzlülerin şevkıne gel nûş edelim mey
Iyş eyleyelim yâr ile şimdi demidir hey
Bu savtı okur bülbül gûyâ-oluben der
Düm de re lâ dirte ne dirte ne dir ney
Mecliste çalındı yine tanbûr ile neyler
Âşık-ı bîçârelerin gönlünü eğler
Dâire semâî tutarak ney neye söyler
A dilleredir tenedir tenedir ney
 
Gül yüzlülerin sevincine ortak ol, içelim. Eğlenelim, sevgiliyle eğlenmenin vaktidir. Sanki bülbül dile gelir, konuşur: Düm de re lâ dir te ne dir te ne dir ney.Meclisimizde yine tanburlar ve neyler çalındı; çaresiz âşıkların gönülleri sevinçle doldu. Daire, Semâî usûlünü vurdu ve ney neye söyledi: Â dil le re dirte ne dirte ne dir ney.
 
 
HACI ÂRİF BEY / HÜZZAM / CURCUNA / ŞARKI
Güzel gün görmedi âvâre gönlüm
Neler çekti neler bîçâre gönlüm
Muhabbetle serâpâ yâre gönlüm
Neler çekti neler bîçâre gönlüm
Güfte: Mehmed Sâdi Bey
 
Aşksız kalan gönlüm, güzel bir gün görmedi. Zavallı, neler çekti neler. Muhabbetle baştan ayağa yaralandı; zavallı, neler çekti neler