H-K
HACI ÂRİF BEY

İstanbul’un Eyüp semtinde doğdu. İlkokuldayken sesinin güzelliği ile dikkatleri çekti ve ilâhicibaşı oldu. İlk musiki derslerini Eyyubî Mehmed Bey’den, hemen ardından da Zekâi Dede’den aldı. Dede Efendi’nin öğrencisi oldu. Osmanlı sarayının müzik merkezi olan Muzıka-yı Hümâyun’a alındı ve Hâşim Bey’in derslerine devam etti. Sarayda uzun yıllar önde gelen bir üstad olarak itibar gördü. Kürdîlihicazkâr makamını ve Müsemmen usûlünü terkip eden Ârif Bey, Türk Musikisi tarihinin en önemli bestekârlarındandı. Türk Müziği’nde “Şarkı Dönemi”ni en kesin hatlarla başlatan bestekâr olarak büyük bir iz bıraktı. Günümüze ulaşan eseleri üç yüz elliye yakındır.
HACI FÂİK BEY
(1831 – 1891)Üsküdar’da doğdu. Neyzen Sâlim Bey’in kardeşidir. Dellâlzâde İsmâil Efendi’nin öğrencisi oldu. Aksaray Kız Mektebi ve Haseki Hastanesi müdürlüğünde bulundu. İyi bir neyzen olan Fâik Bey, ayrıca üstad bir hânende olarak da tanınırdı. Fâik mahlâsı ile şiirler yazmış, Fâikü’l-Âsâr isimli bir güfte mecmuası yayınlamıştı. Günümüze ulaşan eserleri yüz otuz civarındadır.
HACI SÂDULLAH AĞA
( ? – 1801?)III. Selim ekolünün en kudretli bestekârlarındandır. Aynı dönemde yaşamış bir kaç Sâdullah Ağa bulunması ve bunların hepsinin Enderûn mensûbu olması dolayısıyla sağlıklı biyografik tesbitler güçleşmektedir. Olağanüstü güzel bir sese sahip olduğu bilinmektedir. Saray fasıl heyetinde “Ser-hânendelik” görevinde bulunmuştur
HÂFIZ CEMÂL EFENDİ
(1888 - 1938)İstanbul’da doğdu. Yüzbaşılıktan emekli oldu. 1922 - 1929 yılları arasında Üsküdar Mûsiki Cemiyeti, 1929 – 1938 yılları arasında Balıkesir Mûsiki Cemiyeti hocalığında bulundu. 1916-1931 yılları arasında da Dârüttâlim-i Musiki’de çalışan bestekârın elimizde sâdece Tâhir-Bûselik makamındaki eseri bulunmaktadır.
HÂFIZ MEHMED EŞREF EFENDİ (Ûdî )
( ? - 1930)İstanbul’da doğdu. Genç yaşında hâfız oldu. Kısa boylu ve kanbur olduğundan “Kanbur Eşref Efendi” diye de tanındı. İyi derecede ud çalan Eşref Efendi Cerrahpaşa’daki evinde özellikle hanım öğrencilere ders vererek hayatı boyunca erkek öğrenci kabul etmedi. Divanyolu’nda bir mûsıki dükkânı da işleten bestekârın kızına ud çalmasını öğrettiği ve kendisinin bulunmadığı zamanlarda faslı kızının idâre ettiği bilinmektedir. Günümüze yirmi üç eseri ulaşan sanatçı Nihavend makamını çok sevdiğini ve ölümünden sonra yapılacak ilk faslın bu makamdan olmasını kızına vasiyet etmiştir.
HÂFIZ HÜSNÜ EFENDİ
(1858 – 1 Haziran 1919)Üsküdar’da doğdu. Hâfız olduktan sonra müzik eğitimi de aldı. Harem Camii imamı olan babasının ölümü üzerine Harem Camii’ne, sonra da Hırka-i Saadet Dairesi’ne imam oldu. Böylece Osmanlı sarayının yüksek eğitim kurumu olan Enderûn’a dâhil oldu. Bir müddet sonra Surre Emini Ağalığı’na, yani Hac öncesinde İstanbul’dan Hicaz’a gönderilen kervanın yönetimine getirildi. Arapça, Farsça ve Fransızca bilen ve ney üfleyen Hüsnü Efendi, devrin yüksek çevrelerinde büyük itibâr gördü. 1913’te Edirne Bulgarlar’dan geri alındığında, Selimiye Camii’nde ilk ezanı okuyan kişiydi. Mehterhâne-i Hakanî’de hocalık da yapan ve seksen civârında eser bestelediği bilinen bestekârdan, günümüze otuz beş parça gelebilmiştir.
HÂFIZ POST

Klasik musikimizin en büyük bestekârları arasında yer alan ve asıl adı Mehmed Çelebi olan Hâfız Post’un adı çeşitli kaynaklarda tanburî ve hânende sıfatlarıyla da anılır. Genç yaşında hâfız oldu. büyük şair Nâilî’nin himâyesinde yetişti. Edebî ilimleri Nâilî’den, hattı ise Tophaneli Mahmud Efendi’den meşk etti. Kasımpaşalı Osman Efendi’den musiki öğrendi. Devrinin üstad musikişinasları arasına girdi. Büyük bestekârımız Itrî’yi yetiştiren hoca olarak tarihe geçti. Şiirler de yazmış, bir nüshası Topkapı Sarayı’nda bulunan bir de güfte mecmuası kaleme almıştı. Hâfız Post’tan günümüze on dört kadar eser gelebilmiştir.
HÂFIZ YUSUF EFENDİ

Vaktiyle bize bağlı olan, bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Girit’in Yanya şehrinde doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a gelerek, Müşir Şâkir Paşa’nın koruyuculuğunda yetişti ve musiki öğrendi. Kısa bir müddet Trabzon’da memur olarak çalıştıktan sonra İstanbul’a dönerek Enderûn-ı Hümâyûn’a, yani Osmanlı Sarayı’nın eğitim merkezine kabul edildi. Fatih Belediye Dairesi’nin yazıişlerinde de çalışan bestekâr, Türk Musikisi sivil eğitim kurumlarının en önemlilerinden olan Şark Musiki Cemiyeti’nde birçok öğrenci yetiştirdi. Münir Nureddin Selçuk ve Lem’î Atlı önde gelen öğrencileridir. “Attâr” ve “Enderûnî” lakaplarıyla da tanınan Yusuf Efendi; hâfızlığının yanısıra, şarkı repertuvarını çok iyi bilen üstâd bir hânende idi. Bestekârımızın zamanımıza gelebilen eserleri elliye yakındır.
HASAN ÂLİ YÜCEL

Cumhuriyet dönemi devlet adamı ve bestekârı. Babası Neyzen Ali Rıza Bey, amcası Ûdî İzzet Beydir. Şâir Can Yücel’in babası olan sanatçının elimizde sadece çok bilinen ve güftesi de kendisine âit olan suzinâk şarkısı vardır.
HASAN FEHMİ MUTEL

İstanbul'da doğdu. Fatih ders-i âmmlarından Aydos'lu Sadullah Hilmi Efendi'nin oğludur. On dokuz yaşında musikiye başladı. Ud,keman, kanun, tanbur çalıştı fakat kemençede karar kıldı. İsmâil Hakkı Bey'le beraber Mûsiki-i Osmânî Cemiyeti'nde çalıştı. Hemen her formda ve çok çeşitli makamlarda sekiz yüzden fazla eseri bulunan bestekâr Beylerbeyi'nde yaşamış orada ölmüş ve Kuzguncuk Nakkaş Mezarlığı'na defnedilmiştir.
HÂŞİM BEY

İstanbul Sarıgüzel’de doğdu. Sekiz yaşında Enderûn’a alındı. Dede Efendi ve Dellâlzâde İsmâil Efendi’den musiki öğrendi. 1849 yılında Sultan Mecid’e musâhibi ve daha sonra da sarayu müezzini oldu.Hem Bektâşî hem Mevlevî olan Hâşim Bey çok güzel bir sese sâhipti. Tarz-ı Nevin makamının mûcidi olan bestekâr ; Hacı Ârif Bey, Hacı Fâik Bey, Sâlim Bey gibi isimlere hocalık yapmış. “Hâşim Bey Mecmuası”isimli bir de kitap yazmıştır. Günümüze yetmiş üç eseri gelebilmiştir.
İLYA
( ? - 1799 )III. Selim ekolüne mensub olan Rum asıllı bestekârın, güfteleri de kendine âit olan beş eseri günümüze ulaşabilmiştir.
İSAK VARON

Gelibolu’da doğdu. Musevi bestekârlarımızdandır. İlk musiki derslerini babasından aldı. O devirlerde Türkiye’ye bağlı olan Selânik’e yerleştikten sonra, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Adalet Bakanı olan bestekâr Manyasîzâde Refik Bey’in avukatlık bürosunda çalıştı. İlk eserini 1907’de ve Isfahan makamından verdi. Hem patronu olan, hem de musiki ve Türkçe konularında yararlandığı Refik Bey’le beraber İstanbul’a yerleşti. Refik Bey’in ölümünden sonra Selânik’e döndü ve plak firmalarının Türk Musikisi rejisörlüğünü yaptı. Selânik elimizden çıkınca İstanbul’a temelli yerleşti. Sigorta şirketlerinde çalıştı ve Türk Musikisi dersleri verdi. Seksen kadar eseri bulunmaktadır.
İSMÂİL HAKKI NEBİLOĞLU

İstanbul’un Teşvikiye semtinde doğdu. Hacı Mehmed Nebil Bey’le Fatma Melek Hanım’ın oğludur. Kabataş Lisesi ve Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Birinci Cihan Harbinde Kafkas ve Çanakkale cephelerinde bölük kumandanı olarak çarpıştı. Keşan’da düşman topçu ateşinden gözleri arızalandı ve bir zaman sonra kör oldu. Bir müddet okullarda öğretmenlik yaptıktan sonra, annesinin çaldığı ud sazına merak salarak bu sazı öğrendi ve Türk musikisi ile ilgilenmeye başladı. Ûdî âfet Bey, Tanbûrî Cemil Bey ve İsmâil Hakkı Bey’den istifâdeler sağladı. Beş yüzden fazla eser bestelediği bilinen bestekârın günümüze otuz sekiz eseri gelmiştir.
ITRÎ

İstanbul’da doğdu. İlk musiki eğitimini Yenikapı Mevlevîhanesi’nde aldı. Zencî Ahmed Efendi’den hat ve edebiyat; Hâfız Post, Derviş Ömer, Nasrullah Vâkıf Halhalî ve Kasımpaşalı Koca Osman Efendi’den musiki öğrendi. Dördüncü Mehmed döneminde saraya alındı. Enderûn’da müzik hocalığı ve esirciler kâhyalığı yaptı. Çiçek ve meyve yetiştirmekteki merakıyla tanınırdı. Dinî ve lâdinî alanlarda, musikimizin hemen her beste şeklinde eserler verdi. Türk Musikisi tarihinin en büyük bestekârlarından olan Itrî, aynı zamanda şair ve hattat idi. Bin civârındaki eserinden günümüze ancak kırk kadarı ulaşabilmiştir.
KANTEMİROĞLU

Büyük bir Türk musikisi bestekârı, bilgini ve yazarıdır.Yaş’ta doğdu, on dört yaşında İstanbul’a geldi ve II. Ahmed döneminde Enderûn’a alınarak Doğu kültürü ve dillerini öğrendi.Edirne’li Ahmed Çelebi’den Türk musikisi ve Tanbûri Angeli’den tanbur öğrendi.Klâsik üslûpta eserler besteyen Romen Prensi Dimitrius Kantemir “Kantemiroğlu Edvârı” isimli eserin de yazarıdır.Günümüze otuz altı eseri gelmiştir.
KANUNÎ HACI ÂRİF BEY

İstanbul’un Aksaray semtinde doğdu. Kocamustafapaşa Askerî Rüşdiyesi’ni bitirdi. Posta ve Telgraf Nezareti memuru olarak İstanbul’da ve o devirlerde vilâyetlerimizden olan Yemen’de çalıştı. Kanunu Sarı Talât Bey’den öğrendi. Kanunî Âmâ Nâzım Bey, Kanunî Reşat Bey ve Şehzâde Cemâleddin Bey gibi öğrenciler yetiştirdi. Dârül Musiki adıyla kurduğu cemiyette Tanburî Cemil Bey, Santurî Ethem Bey, Udî Nevres Bey gibi sanatçılarla halka ciddi konserler dinletmiş olan Ârif Bey, bestekâr Zeki Ârif Ataergin’in babasıdır. Elimizdeki eserlerinin sayısı doksan kadardır.
KANÛNÎ MEHMED BEY

İstanbul’un Beykoz semtinde doğdu. Enderûn’da yetişti ve daha sonra Mûzıka-yı Hümâyûn’a girerek “İncesaz Heyeti”şefi oldu. Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) rütbesinde iken ikinci Meşrûtiyeti döneminde emekli oldu. Çok iyi çaldığı kanun sazını Edhem Efendi’den, musikiyi de Lâtif Ağa’dan öğrendi. Saz eserlerinden başka şarkı, nât, mersiye ve ilâhi formlarındaki eserlerinden yirmi iki tanesi günümüze ulaşmıştır.
KAPTANZÂDE ALİ RIZA BEY

İstanbul'da doğdu. Mecidiye kruvazörü süvarisi Mehmed Bey'in oğlu olduğu için Kaptanzâde lâkabıyla anıldı. Gümrük komisyonculuğu, öğretmenlik ve aktörlük yaptı. Piyano ve kanun çalan Ali Rıza Bey, Türk operet tarihinin en önde gelen isimlerindendi. Yüz kadar operet, şarkı, fantezi, tango, fokstrot ve marş besteledi. Konser vermek için gittiği Edremit'te kalp krizinden ölen bestekârın elimizdeki eserlerinin sayısı elli civarındadır.
KARA İSMAİL AĞA
(1674 –1724)Rumelili bir aileden gelen bestekâr, İkinci Mustafa döneminde sesinin güzelliği dolayısıyla, Osmanlı sarayının yüksek eğitim kurumu olan Enderûn’a alındı ve Ârif Efendi’den musiki ve tâlik yazı öğrendi. Her biri Osmanlı sarayındaki görevlerden olan baltacılık, kiler dairesi subaylığı ve padişah müezzinliği yaptı. Çok güzel bir sese sahip olan Kara İsmail Ağa’nın ney ve keman çaldığı da bilinmektedir. Günümüze on beş kadar eseri ulaşmıştır.
KASSAMZÂDE MEHMED EFENDİ
( ? – 1758)Klasik bestekârlarımızın en önde gelenlerinden Tab’î Mustafa Efendi’nin ağabeyi olan Mehmed Efendi İstanbul’da doğdu. Üsküdarlı Kassam Ahmed Mustafa Efendi’nin oğludur. Babası kassam, yani mirasçılar arasında mal paylaşımını sağlamakla ve küçük kardeşlerin hakkını korumakla görevli bir hukukçu olduğu için lâkabı “Kassamzâde”dir. “Kurbî” mahlâsıyla şiirler de yazmış olan Kassamzâde, eserlerinde kardeşi Tab’î’ninkilerden biraz daha hüzünlü bir tarz ortaya koymuşsa da genel olarak kardeşiyle aynı bestekârlık üslûbu paylaşmaktadır. Elimizdeki eserlerinin sayısı birkaç taneyi geçmemektedir.